Bir haftadan beri Karabağ’da Ermenistan-Azerbaycan sınırı fokur fokur kaynıyor. Bir yıl önce Azerbaycan Ordusu karşısında tarumar olan Ermeni birlikleri ne oldu da durup dururken Karabağ’da Azerbaycan askerlerine saldırdı? Yediği dayağı..
Bir haftadan beri Karabağ’da Ermenistan-Azerbaycan sınırı fokur fokur kaynıyor. Bir yıl önce Azerbaycan Ordusu karşısında tarumar olan Ermeni birlikleri ne oldu da durup dururken Karabağ’da Azerbaycan askerlerine saldırdı? Yediği dayağı mı unuttu yoksa arkasında yeni bir güç mü buldu da durup dururken böyle bir saldırıya kalkıştı? Ya da halk diliyle Ermeni askerleri yürek mi yedi de Azerbaycan birliklerine saldırmaya kalktı?
Şurası bir gerçek ki, Azerbaycan ordusu, bir yıl önceki çatışmalarda, isteseydi ve bırakılsaydı bir hafta içinde Erivan’a dayanır ve Ermenistan diye bir devlet coğrafyadan silinirdi. Bu gerçeği Ermenistan ve devletinin yöneticilerinin yanında başta Amerika olmak üzere bütün dünyadaki Ermenistan Diasporası da gayet iyi bilmektedir. Bu gerçek ortadayken, sınırdaki Ermenistan birlikleri neyine güvenerek saldırılarda bulunmaktadır? Herhalde ülkelerinin coğrafyadan silinmesini göze alabilecek kadar gözü kara da olacaklarını ya da akılsız olabileceklerini düşünemiyoruz. Bunu anlamak için yüz elli yıl kadar geriye giderek Ermenilerin tarihine kısa bir göz atmakta fayda var.
Bin yıl kadar önce, Batı’dan Bizans, Doğudan Moğol sıkıştırmalarıyla can çekişen Ermeniler, 1071’de Malazgirt Zaferi ile Anadolu’nun kapılarının Türklere açılmasıyla birlikte rahata ererler. Bu rahatlık, 93 Habi diye de bilinen, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşına kadar devam eder. 1699 Karlofça Antlaşmasından itibaren toprak kaybetmeye ve dolayısıyla gerilemeye başlayan Osmanlı, bu savaşta Rus ordularına yenilir ve bu yenilgiyle birlikte çöküş süreci Osmanlıda iyice hızlanır. Bu tarihe kadar, Osmanlı’da “Sadık-ı Millet” adıyla anılan Ermeniler, Osmanlının dağılma sürecini görürler ve Rusların da kışkırtmalarıyla, yüz yıllarca korunup kollandıkları, huzur içinde yaşadıkları, zenginliklerine zenginlik kattıkları Osmanlıya sırt çevirip Türk milletini arkadan vurmaya başlar.
Tarih, bazı milletlere bazı görevler vermiştir. Kimi milletler büyük devletler, büyük medeniyetler kurup dünyaya hükmeder. Ya zulmün, sömürünün adı olur ya da adaletin, huzurun adı olurlar. Türklerin kurdukları devletler her zaman adaletin, huzurun, kardeşliğin, barışın adı olmuştur. Ne yazık ki bazı milletler de vardır ki, sadece emperyal devletlerin maşaları olmayı, figüran rolünü üstkenmişlerdir. Tıpkı 1919 yılında İngilizler adına, ülkemizi işgale gelen Rumlar gibi, Ermeniler gibi. Ermenilerin, tarih boyunca hasım olduğu bir devletin karşısına tek başına çıkıp da delikanlıca “Hodri meydan” dediğine tarih şahit olmamıştır. Gerek Birinci Dünya Savaşı yıllarında gerek Milli Mücadele yıllarında gerekse daha öncesinde Rusların kışkırtması ve koruması ile özellikle Doğu Anadolu Bölgemizde çok büyük katliamlar yapan Ermenilerin, yakın tarihi sadece figüranlık, Rusların maşalığıdır. Fransa’nın koruma ve kışkırtması ile önce Taşnak, Hınçak, sonra da Asala gibi bir kanlı örgüt kurarak Türk diplomatlarını kahpece arkadan vuranlar da Ermeniler olmuştur.
Gelelim bugüne. Bir haftadan beri Karabağ’da Ermenistan-Azerbaycan sınırında, Ermeni askerlerin saldırısıyla başlayan çatışmalar var. Her ne kadar Rusya ve Türkiye’nin çabalarıyla taraflar sakinleştirilmiş gibi gözükse de bölge âdeta pimi çekilmiş, patlamaya hazır bir bomba gibi durmaktadır. Peki, Ermeniler niçin durup dururken, yedikleri tokadın üzerinden henüz bir yıl geçmiş olmasına rağmen saldırmışlardır? Bu bir tesadüf müdür? Ya da bu her zaman olduğu gibi sınırda olağan, münferit durumlarından biri midir? Ben kesinlikle böyle düşünmüyorum. Bu saldırılarda Ermenistan her zamanki gibi emperyal güçlerin maşalığını yapmaktadır. Yani, Ermenistan’ın arkasında bir değil birçok güç vardır. Niye mi?
3 Ekim 2009 tarihinde Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan Türk devletleri Nahcıvan’da toplanarak Nahcıvan Anlaşması ile TÜRK KONSEYİ adında bir örgüt kurdular. Bu örgütün adı 2018 tarihinde TÜRK KENEŞİ oldu. 12 Kasım 2021 tarihinde İstanbul Heybeli Ada’da, Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan üye sıfatıyla, Türkmenistan ve Macaristan gözlemci sıfatıyla toplanarak bu örgütün adını TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATI olarak değiştirmişlerdir. Yakın gelecekte Türkmenistan ve Macaristan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de üye olacağı bu teşkilat, üç yüz milyonluk Türk Dünyası için çok önemli bir gelişme olmuştur. Bu adım, TURAN’a giden yolun başlangıcı olması bakımından Türk tarihi açsından da çok önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu birliğin oluşması ve olgunlaşmasında ve TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATI adını almasında başta, Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere emeği geçen herkesi kutluyor, tebriklerimi sunuyorum. Atılan adım, Dünya Türklüğü için son derece önemli, son derece hayırlı bir adımdır. Bir yıl sonra yirminci yılını dolduracak olan AKP yönetiminin, iktidar olduğu tarihten bugüne kadar en doğru, en isabetli atmış olduğu tek ve en önemli adım olmuştur bu.
Ne var ki, atılan bu adım üç yüz milyonluk Türk Dünyası için hayırlı bir adım olurken, bu hareket birçok emperyal gücün uykularını kaçırdığını biliyoruz. Atılan bu adım, başta Çin, Rusya, İran olmak üzere, kendisini dünyanın tek gücü olarak gören Amerika’nın ve onun yandaşları Avrupa Birliğinin uykularını kaçırmış olması kuvvetle muhtemeldir. Böyle bir gelişme doğrudan olmasa bile dolaylı olarak Arap dünyasının da işine gelmeyeceği muhakkaktır.
Ben Karabağ’daki hareketlenmelerinin sebebinin kesin bir dille TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATI’nın kurulmuş olmasına bağlıyorum. Yukarıda saydığımız güçler, böyle bir birliğin oluşmasının kesin olarak önüne geçecekler, bu kutlu adımın akamete uğraması için ne gerekiyorsa yapacaklardır. Karabağ’da, geçmişte olduğu gibi Ermeniler yine figüranlık görevini yerine getirmek üzere Azerbaycan askerlerine saldırarak orada çıkacak bir savaşın fitilini çekmeye çalışmaktadırlar. Böylece, sadece bir yıl önce kaybettikleri toprakları değil, bütün Azerbaycan topraklarını işgal ederek Hazar’a kadar ulaşmaları garantisini alan Ermeni birlikleri, Azerbaycan birliklerine saldırmaktadır. Böylece kendilerine göre dünyanın gözleri önünde Azerbaycan’ı rencide edip, bütün Türk dünyasında, Karabağ zaferi ile oluşan moral ve motivasyonu yok etmektir. Sonuç olarak da 12 Kasım tarihinde yapılan değişiklikle TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATI ismini alan birliği, doğmadan akamete uğratarak yok etmektir.
Ne var ki, değişen dünya ile birlikte Türk dünyası ya da Dünya Türklüğü de uyanmaya başlamıştır. Özellikle de bir yıl önceki Karabağ zaferi ile görülmüştür ki, Türk milleti bir ve beraber olduğu sürece, bu milletin sırtının asla yere gelmez. Zira üç yüz milyonluk nüfusu ile Türk milleti, birkaç milletten sonra nüfus olarak dünyada ilk beşin arasına girmektedir. Milletler mücadelesinde sadece silah üstünlüğü yeterli gelmemektedir. Milletlerin mücadelesinde nüfus üstünlüğü de çok önemli bir güçtür. Bugün bir buçuk milyarlık nüfusu ile Çin’in ve bir milyar nüfusu ile Hindistan’ın güçlü devletler arasında yer almasının en önemli etkeni, sahip oldukları nüfustur.
Avrupa’nın tam göbeğinde yer alan Macaristan’daki uyanış, aslına dönüş Türkiye’de ve bütün Türk Dünyasında çok büyük sevinç ve umut yaratmıştır. Bu adım, Türk dünyasındaki uyanışın ilk ayak sesi olmuştur.
Sonuç: Türk dünyasındaki her fert, “Türkün Türk’ten başka dostunun olmayacağını” adı gibi bilmeli ve Türk birliğine sımsıkı sarılmalıdır. Beş milyonluk Türkmenistan, altı milyonluk Kırgızistan tek başına hiçbir şey değildir. Ama üç yüz milyonluk Türk dünyası en azılı emperyal güçler için bile caydırıcı bir durumdur. Uyanık olmak, çalışmak, birbirimize iyice kenetlenmek, çağdaş uygarlık seviyesini yakalamak zorundayız.
Bütün Türk dünyasına selam olsun!
Dr. Saadettin KOÇ
drskoc52@gmail.com
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)