Aziz Türk Milleti şanlı tarihi boyunca, tüm zorluklara karşı hür yaşamayı, bağımsızlık ve istiklalini canı pahasına korumayı ilke edinmiştir. Bu uğurda şehit ve gazi olmayı büyük bir onur ve gurur..
Aziz Türk Milleti şanlı tarihi boyunca, tüm zorluklara karşı hür yaşamayı, bağımsızlık ve istiklalini canı pahasına korumayı ilke edinmiştir. Bu uğurda şehit ve gazi olmayı büyük bir onur ve gurur kaynağı saymış, bu fedakârlığın karşılığında girdiği her mücadeleden zaferle çıkmıştır.
“Ölürsem Şehit, Kalırsam Gazi” düsturuyla canını ortaya koyan kahramanların sahip olduğu yüce makamlardan biridir, Gazilik.
Atatürk’ün gazilik unvanını ve mareşal rütbesini almasını gerektiren olaylar oldukça ilginç bir kahramanlık öyküsü vardır.
Öncelikle Çanakkale Muharebelerinin Mustafa Kemal Paşa’nın askeri kariyerinde önemli bir yer tuttuğundan bahsetmek gerekir. Ayrıca Çanakkale, tarihte, Atatürk’ün yaralandığı yer olarak da iz bırakmıştır.
Gazi’nin 10 Ağustos 1915 günü Conkbayırı’ndaki çarpışmalarda bir şarapnel parçasıyla yaralanmasını bir cep saati önlemiştir. Bu olayla ilgili Atatürk’ün anlatımı şöyledir;
“Artık hücum ânı idi. Saatime baktım, dört buçuğa geliyordu. Kırbacımı başımın üstünde kaldırıp çevirdim ve birden aşağı indirdim. (Taarruz başladı). İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı. Allah Allah sesleri bütün cephelerde, karanlıkta gökleri yırtıyordu…
Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hâkim olmuştu. Düşmanın topçu ateşi gülleleri büyük çukurlar açıyor, her tarafa şarapnel ve kurşun yağıyordu. Büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı, sarsıldım, elimi göğsüme götürdüm, kan akmıyordu. Olayı Yarbay Servet beyden başka kimse görmemişti. Ona parmağımla susmasını emrettim. Çünkü vurulduğumun duyulması bütün cephelerde panik yaratabilirdi.
Kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat paramparça olmuştu. O gün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı olarak çarpıştım. Yalnız bu şarapnel vücudumda, kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı.”
Bu saat, Atatürk tarafından Çanakkale’de birlikte görev yaptığı Alman Generali Liman von Sanders’e hediye edilmiştir. Bu saatin akıbeti konusunda tam ve sağlıklı bilgiye maalesef sahip değiliz.
Atatürk’e gazilik unvanı ve mareşallik rütbesinin verilmesi, Sakarya Meydan Muharebesi sonrasında gerçekleşmiştir. Atatürk, cepheye gitmeden önce bir kaza geçirerek yaralanmışsa da bu onu 12 Ağustos’ta cephede olmaktan alıkoyamamıştır. Ordunun başında Başkomutan olarak eşsiz bir zafer kazanmış, Türk Milleti’nin bağımsızlığı için makûs talihini tamamen değiştirmiştir.
Sakarya zaferinden sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, 19 Eylül 1921’de Ebedi Başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk’e “Gazi” unvanı ve “Mareşal” rütbesi sunulmuştur. Bu nedenle her 19 Eylül’de “Gaziler Günü” olarak kutlamaktayız.
Gazilerimiz ve aziz şehitlerimizin yakınlarının milletimize tevdi edilmiş en kıymetli emanetler olduğunun bilincindeyiz.
“Vatan Size Minnettardır”
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)